FEHM KARINCA SÜLEYMAN MELİKE
Süleyman’a derin bir kavrayış (fehm) vermiştik. Her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. Biz her zaman istediğimizi yaparız. (21.79)
Süleyman orduları ile yola çıkmıştı..
27.18 - Nihayet karınca vadisine geldiklerinde, bir dişi karınca dedi ki: "Ey karınca topluluğu, kendi yuvalarınıza (meskenlerinize) girin, Süleyman ve orduları, şuurunda olmaksızın sizi kırıp geçmesin."
27.19 - (Süleyman, karıncanın) Bu sözü üzerine tebessüm edip güldü ve dedi ki: "Rabbim, bana, anne ve babama verdiğin nimete şükretmemi ve hoşnut olacağın salih bir amelde bulunmamı ilham et ve beni rahmetinle salih kulların arasına dahil et."
Karıncaların Melikesinin bu sözünü işittiğinde Süleyman yine derin bir kavrayış ile fehmetmişti. Henüz Müslüman olmayan (henüz meskeni dışında) bir Melike ile bir münasebet yaşayacağını, bu Melike ve kavminin sonrasında Müslüman olarak kendisine geleceğini ve bu Melike ile evleneceğini hemen anlamıştı. Fehm sonucu şuuruna vardığı bu müjde üzerine tebessüm ederek gülümsedi ve Rabbi’ne şükretti. Gülmek anlamına gelen ضحك kökünün geçtiği diğer ayetlerin birçoğunda da olumlu ya da olumsuz bir müjdeleme ile birlikte gülmek anlamına geldiğini görürüz.
Süleyman dişi karıncanın bu sözlerindeki müjdeyi fehmetmiş ve tebessüm ederek gülmüştü ki tebessüm kelimesi ve kökü de yalnızca bir kez bu ayette geçer Kuran’da. Ki tebessüm bu gülümsemenin içinde yatan sevinci de gösterir. Ve kendisine verilen nimetlere şükrederek, tıpkı o karıncaların meskenlerine dahil oldukları (دخل) gibi beni de salih kullarının arasına dahil et (دخل) diye dua etti Rabbi’ne. Benim MESKENİM salihler topluluğudur..
Dişi karınca tıpkı sonrasında Melike Belkıs’ın da söyleceği gibi Süleyman’ın ordularının kendilerini yok edip geçebileceğini ve MESKENLERİNE DAHİL OLMALARINI emrediyor karınca topluluğuna. Mesken kelimesinin kökü سكن, İslam teslimiyet kelimesinin kökü olan سلم kökü ile benzeşen köktür. Kendileri ile SÜKUN bulasınız diye başlayan 30.21 evlilik ayetinden de aynı سكن kökünün evliliğin asli hamuru olduğunu biliyoruz. Süleyman kendisi ile sükun bulacağı, kendisi ile birlikte Rabbi’ne TESLİM olmuş bir melikenin MESKENİNE DAHİL (دخل) OLARAK giriş yapacağını fehmederek kavramış oluyordu böylece. Dikkat çekici başka bir husus ise dişi karıncanın tıpkı Melike Belkıs gibi doğrudan Süleyman’ın adıyla hitap etmesi topluluğuna.
Henüz onlar Müslüman olmadan önce Süleyman’ın onların Müslüman olarak kendisine geleceğini bildiğini şu ayetten de anlıyoruz:
27.38 - (Elçinin gitmesinden sonra Süleyman:) "Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş müslümanlar olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir?" dedi.
Aşağıdaki ayette ise Melike Belkıs’a köşke gir hitabı, yine دخل kökü ile. Köşke dahil ol. Melike köşke dahil olduğunda artık Süleyman ile birlikte İslam olduğunu ve Alemlerin Rabbi’ne teslim olduğunu söylüyor. Böylece Süleyman’ın karıncaların melikesinin sözlerinde işittiği fehmi, tamamına ermiş oluyor.
Ona denildi: "Köşke gir!" Melike onu görünce su sandı ve baldırlarını açtı. Süleyman dedi ki: "O, cilalı sırçadan yapılmış bir parlak zemindir." Melike dedi: "Rabbim, doğrusu ben öz benliğime zulmetmişim. Artık Süleyman´la birlikte, âlemlerin Rabbi olan Allah´a teslim oluyorum." (27.44)
Fehmin tam zıttı ise هيم kökünden olan vehimdir, yani şaşkınlık.
26.224 - Şairler ise; gerçekten onlara azgın sapıklar uyar.
26.225 - Görmedin mi; onlar, her bir vadide vehmedip (yehim) duruyorlar (şaşkın şaşkın dolaşıyorlar)
Şuur ve fehm ilişkisi dişi karıncanın şuur vurgusunda da vardı. Şair kelimesinin kökü, şuur kelimesi ile, Şira (Sirius) kelimesi ile aynı kök olan شعر. Şira’nın özbilgisi kendi bakiyesinde olduğu vehmine kapılan Siriusyen Şairler kendilerini en üstün şuurun ve aydınlanmışlığın yegane sahibi olduğunu zannederken, karşılarındakini ise şuur yoksunu bir acziyette sayarlar. Halbuki şaşkınlık içinde VADİLERDE dolaşmaktan ve Siriusyen süslü sözler türetmekten başka bir şey değildir onların iddia ettikleri şuurları.. Süleyman ise kendi varlığını tüm yaratılmışların benlikleri ile vahdani bir birlik içinde tutan hakikat şuuruna vasıl olmuş bir fehm gözüyle kulağıyla VADİLERDE dolaşanlardan..
Kraliçe yani Melike karıncanın sözlerinin şuuruna varması ve onların davranışlarının ardında yatan hakikati fehmetmesinden sonra Süleyman salih işte bulunmamı ilham et diye Rabbi’ne yakarıyor. Salihlik yani ıslah edicilik odur ki doğru olmayan hatalı bir durumu önce eradike ederek nötr hale getirip, sonrasında ise oluşan boşluğa işin en doğrusunu yerleştirmektir. Bir konuda en doğruyu yerli yerince yerleştirebilmek için de önce en doğru hükmü vermek gerekir. Bunun için de yüksek bir şuurla fehmetmek yani açık bir bilinçle derin bir kavrayışa sahip olmak gerekir. Siz doğru hükmü verdiğinizi düşünürken orada bir karıncanın beli incinir de ŞUURUNA VARMAZSINIZ bazen. Orada bir yerde duyulmaz sesiyle bir karınca sana çığlık çığlığa derdini anlatıyordur da ŞUURUNA VARMAZSIN bazen.. Süleyman’daki fehmin anahtarı ise bu ayette saklı olsa gerek:
38.30 - Biz Davud'a Süleyman'ı armağan ettik. O, ne güzel kuldu. Çünkü o, daima Allah'a yönelip dönen (EVVAB) biriydi.
Yorumlar
Yorum Gönder