SEKAR

Muddessir suresinin ilk ayetinde geçen muddessir kelimesinin kökü olan دثر DeSiRe Kuran’da yalnızca bir kez geçer. Muddessir kelimesinin başındaki م mim harfi köke aitlik anlamı katar. Yani ilk ayet şöyle olur, “ey DeSiRe sahibi”. DeSiRe kökünün yekpare bir bütünlüğe sahip şu anlamlara geldiği düşünülür: Muhteşem kabiliyetlerle donatılmış olmak, pelerinle örtülmek, bir giysiye bürünmek sarınmak, bir şeyin üzeri örtülerek yok edilmesi.. Etimolojik bir yaklaşım geliştirildiğinde ise, Latince İngilizce Fransızca gibi birçok Batı dillerinde var olan “Desire” kelimesi göze çarpar hemencecik. Desire kelimesini Türkçe’ye çevirdiğimizde ise; arzu, istek, tutku, şehvet, istemek, ihtiras, hırs, heves, rağbet, dilek, cinsel istek, iştah, şevk, rica etmek.. 


دثر DeSiRe kökü, بشر BeŞeRe kökü ile ikinci dereceden müteşabih bir köktür. Yani birbirleri içerisinde bağlamsal bazı benzerlikler taşımalıdırlar. Beşer ise kök olarak cilt, deri, örten kaplayan şey, müjde anlamlarına gelmektedir.


Bu durumda “ey DeSiRe sahibi” ne demek? Ey beşerlik harcında hem muhteşem kabiliyetlerin hem de arzuların, sürekli bitmez isteklerin bir arada karılıp da bu harç ile örtüye bürünmüş olan..


Surenin hemen 2. ayetinde ise “kum feenzir” demekte. Kalk, artık uyar! Kum kelimesi, قوم kökünden gelmekte, Allah’ın Kayyum isminin kökü, mustekîm kelimesinin kökü, kıyam kelimesinin kökü.. Kalk artık kıyam et, dimdik ayakta dur. Yaradılış harcındaki beşerliğinin farkına var ve uyar. Ama ben hâlâ bir muddessir iken, hâlâ nefsi arzularımın pelerini üzerimde beni örtmüş iken ben nasıl uyarabilirim ki? 


74.3 - Ve rabbeke fekebbir. 

74.3 - Rabbin’i sürekli yücelt!


Rabbin’in büyüklüğünü yücelt anlat diye düşünülür bu ayet. Rabbin büyüklüğü nedir? Rabbi fekebbir etmek nedir?


كبر KeBeRe kökü büyüklük ifade etmekle birlikte bu göreceli, kıyaslamalı bir büyüklüktür. Örneğin İbrahim kevkebe, Ay’a ve Güneş’e sırasıyla baktığında Güneş için “haza Rabbi haza ekber (6.78)” yani, “işte bu benim Rabbim, işte bu en büyük” demektedir. İbrahim, yaptığı kıyaslar sonucu en büyük olduğuna kanaat getirdiği Rabbisi’ni fekebbir etmekte, yüceltmektedir. Peki büyüklük ölçütü neydi İbrahim’in? Güneş’i diğerlerine göre daha büyük kılan kriteri neydi? Kütlesi mi? Sıcaklığı mı? Yerçekimi mi? Gökyüzünde kapladığı alan mı? Hayır hiçbirisi. İbrahim, bulunduğu gezegen üzerinden baktığı konum itibari ile o üç gökcisminin parlaklıklarına, yaydığı ışık miktarlarına göre bir kıyas yapmaktaydı. Nitekim Güneş doğduğunda tüm diğer gökcisimleri İbrahim’in geçici Rabbi’nin ışıklarının mutlak olarak gerisinde kaldı ve örtülendi.


Star, Yıldız kelimesi, Arapça Setr (Örtmek) kelimesi ile kökendaştır. Star kelimesinin Fransızca karşılığı Etoile, ki bu kelime de Toile (Örtü, Bez) kök kelimesine dayanır. Bedeni örten abiye gece kıyafeti olan Fransızca kökenli Tuvalet de Toile kökündendir. Daha sonra giyinmek süslenmek temizlenmek bakım yapmak gibi anlamlara da kavuşarak dilimizde ve birçok dilde bildiğimiz tuvalet manasına da kavuşmuştur. Yıldız ve tuvalet.. Kolektif bilincin iç içe geçmiş zihin kodları.. Arka planda ise hep bir beşer..


Kehf suresinin 90. ayetinde ise Şems (Güneş) için Sitra (Örtü) teşbihi kullanılmıştır. Şems Fransızca'da Gömlek anlamına gelen Chemise (Şömiz) kelimesiyle aynı köke sahiptir. Gömlek bedeni örter. Arapça'da gömlek anlamına gelen kelime ise Kamis kelimesi olup, bu kelime Şems ve Chemise kelimeleriyle aynı kökten türemiştir. Yani hem yıldız kavramı hem de Şems kavramı ışığıyla karanlığı ya da arkasında kalanları örten semantiğine sahiptir. Şems bunların büyük ve gömlek gibi kapsayıcı olanıdır.


Kişi bulunduğu konumunu değiştirip Güneş’ten uzaklaşıp başka bir yıldıza yaklaştığında bu kez ekber ışığa sahip olan o yeni yıldız olacaktır ve o yeni yıldız Şems olacaktır. Görüldüğü üzere Şems’in ekberliği yalnızca göreceli ve konuma bağımlı bir kıyasa tabidir. Allah ise her türlü kıyasta daima ve tartışmasız en büyüktür. Allah karşısında her türlü kıyas boşa çıkmıştır. O yüzden Allahu Ekber deriz daima. Allah en büyüktür derken haşa kilogram, metre, joule cinsinden en büyük değildir buradaki büyüklükten kasıt. Konumun, kıyas sebebin her ne olursa olsun Allah mutlak olarak en büyüktür, üstündür, yücedir. Rabbin’i fekebbir ederek üzerindeki Beşerliğinden gelen DeSiRe örtüsünden sıyrıl ve ayağa kalkabil, mustekîm yol üzere ol. Böylece Rabbin’i kendi nefsine üstün tutmuş, kendi beşeri arzularının, üzerindeki DeSiRe örtüsünün önüne koymuş, büyüklükte ve tercihte Rabbin’i fekebbir etmiş olursun. Beşeri arzularından sıyrılabil.


Nitekim devam ayetlerinde;


74.4 - Öz benliğini arındır!

74.5 - Pislikten kaçınıp uzaklaş.

74.6 - İyiliği daha çok istekte bulunmak için yapma.

74.7 - Rabbin için sabret.


Devam ayetleri alt alta okunduğunda görüldüğü üzere, bu ayetlerin hitabına muhatap olan Muddessir ile sıfatlanan kişinin beşeri arzularının örtülerinden sıyrılması ve benliğini arındırması istenmektedir. Tertemiz ve aydınlık bir gündeki Güneş’in ışıklarının cazibesinin, öz benliğindeki yaradılış fıtratının üzerini örtmesine artık izin verme.. Beşerlik harcının üzerine binmiş ve belini büken bir yük olmuş emanet olan nefsinin derinliklerinde yenmen gereken bir Güneş dahi olsa, o Güneş’i sağ avucunun içinde yum ve avucundaki ateşe Rabbin için sabret.


Muddessir suresinin geneline hakim olan iki kavram “beşer” ve beşere delicesine susamış olan ne yaşatan ne öldüren ne alıkoyan ne de bırakan “Sekar”.. 


74.42 - Sizi şu Sekar’a sürükleyip iten nedir? (Ma selekekum fi sekar.)

74.43 - Onlar: "Biz namaz kılanlardan değildik" dediler. (Musallin değildik)

74.44 - Yoksula (miskine) yedirmezdik.

74.45 - (Batıla ve tutkulara) Dalıp gidenlerle biz de dalar giderdik.

74.46 - Din (hesap ve ceza) gününü yalan sayıyorduk.


Musallin ol hemen (Allah yolunda Müminler ile dayanışma göster ve namazı kıl). Miskine yedir ki miskin ile aynı سكن SeKeNe kökünden gelen sükunu bulasın, ruhunun varacağı aynı SeKeNe kökünden gelen bir meskeni olsun. O dalıp gidenlere imrenerek, sonu bir türlü gelmez tutkulara dalıp gitme artık. Hesap günü pek yakında farket. Ne duruyorsun, neden hâlâ çökmüş kalmış durumdasın?! Kalk artık ayağa, beşeri arzuların ataletinden sıyrıl ve Feenzir. Ve artık hemen ve daima (ف) uyar! ف Fe harfinin sürekliliği ile sımsıkı dur, çekinme ve durmaksızın Rabbin’in yolunda uyar.


İlk 2 ayette Muddessir kelimesi ile Uyar buyruğu peşi sıra birleştirilirken, surenin 36. ayetinde ise “Nezîren lil beşer” diyor. Beşer için bir uyarı! Uyarı ile beşer birleştiriliyor bu kez. بشر BeŞeRe kökü müjde anlamına da geliyor buşra, büşra. Türkçe’de müjde kavramını neredeyse tamamıyla olumlu anlamda kullanmaktayız lakin, Kuran’da cehennem ile müjdele şeklinde de geçmektedir. Yani hem olumlu olanla, hem de olumsuz olanla bir müjdeleme. Beşere olan uyarının karşılığındaki beşerin tercih ettiği eylemlere göre beşere gelecek bir müjde.. Muddessir kavramı ve Beşer arasındaki bağlantıyı tespit ederek surenin geneline hakim olan beşer vurgusu çok daha güçlü bir anlam kazanıyor. Muddessir, Beşeri arzular ile örtülenmiş olan eylemsizlik halindeki Beşer...


Surenin 51. ayetine gittiğimizde;

74.51 - Ferrat min kasverah. 

Aslandan ürküp kaçan.


Burada aslan diye çevrilen kasver kelimesi de yalnızca bir kez geçmekte Kuran’da. Kuran’da yalnızca bir kez geçen kelimeleri, kavli yani kolektif bilinci “de” kullanarak tedebbür etmeliyiz daima.


Arapça’da aslan yaygın kullanımda esed kelimesi. Ancak Rabbimiz burada özellikle kasver kelimesini seçiyor. Kasver kelimesininin kökü قسر KSR. Tanıdık geldi mi: Kayseri.. Kayser Kayzer o da Caesar’den geliyor. Yani Sezar yani Roma imparatorlarının kullandığı ünvan.  Yalnızca Roma devletinde değil çokça devlet tarafından da kullanılmış hatta ki Fatih Sultan Mehmet dahi Kayzer ünvanını kullanmıştır. 


Alman İmparatorları da keza Kayzeri kullanmış, Ruslar Rusça versiyonu Çarı... Peki Caesar ne demek özünde; karnın deşilmesi.. Ki Sezaryen kelimesi de oradan geliyor. Belgesellerde izleriz hani, aslanlar avını avladıklarında avının hemencecik karnını deşer ve önce karaciğerini yerler. O yüzden karaciğerimizi daima temiz tutalım, karaciğerimizi kirletecek yiyeceklerden içeceklerden kaçınalım ve vücuttaki filtre organımız olan karaciğerimizi arındıralım.. Çünkü karaciğer kirlendikçe, beşerde korku kaygı şüphe artar, doğru karar alma yetisi azalır.


Sezar ünvanının aslan ile örtüşmesi ise elbette tesadüf değil. Aslanın kolektif bilinçteki kral, dominant, korku salan motifi ile de son derece uyumlu.


74.49 - O halde, onlara ne oluyor ki bütün öğütlerden (Zikr’den) yüz çeviriyorlar,

74.50 - Sanki onlar, ürkmüş yaban eşekleri (zebralar) gibidirler;

74.51 - Aslandan ürküp kaçan.


Burada onların karnını deşen ve yüz çevirip kaçtıkları aslan, Kuran’ın bizatihi kendisi. Ki beşeri (hayvani) bir kaçış bu. O yüzden o kimseler insan olarak asla sıfatlandırılmıyorlar Sekar ayetlerinde. Daima beşer.. İnsan, yaratmayı toprak ile başlatıp da evrimsel süreçle yaratmayı sürdürerek bedenlendirdiği beşere, Rabbin ruhundan üfleyerek yarattığı şerefli varlık iken, Beşer ise yeme içme cinsellik şehvet gibi herhangi bir hayvandan farklı olmayan özelliklere sahip olan fiziki ham varlık.


Beşerî bedeninin ölümü ile bedeninden ayrı kalmış ruh, diriliş gününde yeniden yaratılmış bedeniyle tekrardan birleştirilerek yeniden insan oluyor, ve hesabının görülmesiyle karar yurdu olan cennetine ya da cehennemine insan olarak sevk ediliyor. Bununla birlikte belki de insan, Sekar’da ruhundan mahrum bırakılıyor. Ki bu insan olmaklığı (Rabbi tarafından seçilmiş, Rabbin kendi ruhundan ruh üflediği varlık) bir kez tattığı için müthiş bir azap. Geriye kalan yalnızca bir beşer.. Yaşamıyor da, yok olmuyor da.. İnsan desen insan değil.. Diğer cehennemlerde dahi insan olma şerefi korunurken, Sekar’da aşağılanmanın en aşağısı belki de..


54.47 - Hiç şüphesiz günaha batmış olan suçlular, bir sapmışlık (dalâlet) ve ahmakça bir çılgınlık içindedirler.

54.48 - Yüzükoyun ateşe sürüklenecekleri o gün (onlara denilecek:) Sekar’ın dokunuşunu tadın bakalım şimdi!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GIDALI ŞİİRLER

ÇOLPANLAŞMAK 2.0

CİLVE İŞVE